van escort,
diyarbakır escort,
hatay escort,
iskenderun escort

Unutturulan Kültürümüz Beslenme Kültürü(4)

Önüne gelen, bilen, bilmeyen, ilim adamı, bilim adamı, diyetisyen, sağlıklı beslenme uzmanı falan filan… Bunların hepside sağlıklı ve dengeli beslenmeden söz edip dem vuruyorlar

Unutturulan Kültürümüz Beslenme Kültürü(4)
23 Nisan 2018 - 05:00









Önüne gelen, bilen, bilmeyen, ilim adamı, bilim adamı, diyetisyen, sağlıklı beslenme uzmanı falan filan… Bunların hepside sağlıklı ve dengeli beslenmeden söz edip dem vuruyorlar.
Hâlbuki sağlıklı besin varsa; sağlıklı ve dengeli beslenme vardır. Bunun aksi ise sadece demagojidir. Afakî konuşmadır. Boş sözlerdir. Sadece konuşmuş olmak, için konuşmadır ki hiçbir işe yaramaz. Yani sağlıklı besin yoksa sağlıklı beslenmede yoktur.

Her ülke, ulus ve milletin beslenme kültürü değişiktir. Japonların veya İskandinav ülkelerinin beslenme kültürü değişiktir. Bunların bu beslenme kültürünü değiştirmeniz mümkün değildir.

Son on veya onbeş yıl içinde biz Türklerin beslenme kültürü hızla değişti. Osmanlı mutfağının veya ceddimizin çeşit çeşit yemeklerinin birçoğu unutuldu veya unutturuldu gitti.

Ülkeyi neredeyse değişik milletlerin fast-food(ayakta atıştırma veya ayakta yeme) markaları iyice sardı.

ALLAH Resulü (s.a.v.)efendimiz: “Ayakta bir şey yiyip içmeyiniz. Eğer yiyip, içmişseniz derhal parmak vurup çıkarınız. Zira bundan vücuda hiçbir fayda gelmez.”buyurmuşlardır. Yani ayakta yiyip-içmenin vücuda hiçbir faydası yoktur.

Kendi beslenme kültürümüzü unuttuk. Bazen köylere gezmeğe gittiğimiz zaman yemek ikramı yanında hemen kola veya gazlı içecek getiriyorlar.

Bizim kendimize has olan; süt, ayran, erik hoşafı, ayva, elma ve armut kurusu(kak)ndan yapılan hoşaf, çilek, kızılcık suyu, turşu suyu vesaire saymakla bitmez.

Bu güzelim meşrubatlar(içecekler) dururken elin gavurunun çıkardığı kola veya diğer içecekleri alarak daha sonra bize veya din kardeşlerimize mermi olarak dönmesini sağlamak için neden uğraş verip paramızı onlara harcarız. Kendilerine sorduğumuz zaman;  “Şehirden gelen insanlara biz bunları ikram edersek ayıp olmaz mı? Acaba” diye cevap veriyorlar.

Yöresel Beslenme Kültürü ve Sağlığımız
Anadolu insanının kendine has yöresel ve bölgesel beslenme kültürü şekilleri vardır. Mesela; Karadeniz, İç Anadolu, Akdeniz, Ege ve Güney-Doğu Anadolu bölgelerimizde yaşayan insanların beslenme şekilleri bölgesel olarak gelişmiş ve dolayısıyla yöresel beslenme kültürü oluşmuştur.

Her bölgenin kendine has suyu, havası, baharatı, Nebati(Bitkisel)Çayları, Nebati yağları, sebzesi, meyvesi, tahılı, bakliyatı vardır. Her yöre ve bölge insanı kendi yöresel ürünlerini kendilerine has(özgü)bir şekilde hazırlar ve tüketirler.

Her bölgenin insanı yörede yetişen ve Allahü Teala’nın kendilerine sunduğu besinlerle beslenir, gelişir ve yaşamlarını idame ettirirler.

Metabolizma ve bağışıklık sistemleri de bu besinlere doğrudan veya dolaylı yollardan bağlı olarak gelişmiştir.

Misal verecek olursak; Güney-Doğu veya Akdeniz Bölgesi insanları Patlıcan nimetini bol tüketirler. Patlıcan salatası, patlıcan oturtma, musakka, karnıyarık, patlıcanlı kebaplar, bölge insanlarının ençok tükettikleri yemekler arasındadır.

Aslında Patlıcan alerjen bir sebzedir. Bunun yanı sıra Allahü Teala kendilerine Karpuz nimetini de sunmuştur. Karpuz; alerjiye karşı antiallerjen bir sebzedir. Yöre insanı patlıcan ve patlıcanlı yemeklerden sonra karpuz yiyerek dengeyi sağlamış olur.

Milli Yemeklerimiz
Ülkemize baktığımız zaman değişik milletlerin restoran(lokanta)ları, kendi ülkelerinin çeşit çeşit yemeklerini sunuyor ve beslenme kültürünü tanıtıyorlar. Bizler ise kendi milli yemeklerimizin bazılarını lokantalarda ancak bulabiliyoruz. Bu tür yemekleri yapan lokantaların sayıları ise gün geçtikçe azalmaktalar.

Aslında biz Türk Milleti, dünya milletleri içinde en zengin kültüre sahibiz. Acı olan şudur ki; bu kadar zengin olan kültürümüzü son elli yıl içinde tarihin derinliklerine gömdük. Kültürünü yaşamayan ve yaşatmayan milletler, kimlik mücadelesi verirler.

Kültür bir ulusun tarih önündeki asil duruş ve onurudur.

Kültür bir ulusa asalet ve şahsiyet kazandırır.

Bir milletin kültürü geçmiş tarihinin önündeki sanatsal gücünün zenginlik göstergesidir.

Tarih geçmişe bir şeyler gömmek artık onu yaşamamak demektir.

Bir ulusun kültür ve sanatsal inceliği tarihe mal olmamalıdır.

Tüm dünya hızla doğaya dönüş, doğala dönüş yolunu tutarken; biz Türklerde ve Osmanlı’nın her döneminde doğallık, natürellik, tabii’lik vardı.

Altmışlı yıllara kadar da bu doğallık devam etmiş ve yoğun bir biçimde yaşanmıştır. Bundan sonra da unutulmaya(unutturulmaya)yüz tutmuştur.

Kültürümüzü yaşayarak ve yaşatarak genç nesile örnek olmak zorundayız.

Gençlerde yetişkinlerle beraber kültürümüzü yaşarken aldıkları bu kültür zenginliğini geliştirerek yaşatacaklardır.

Sağlıklı beslenme ve sağlıklı günler dileğiyle.

Mustafa Hamdullah ERGİN
-------------------------
hamdullahergin@gmail.com

GEYVE GÜNDEM

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum