van escort,
diyarbakır escort,
hatay escort,
iskenderun escort

DAVULCULARIN ÇİLESİ

Cumalı’nın gezdiği mahallenin gençlerinden birisi gündüzden büyükçe bir kaplumbağa bulur

DAVULCULARIN ÇİLESİ
10 Haziran 2017 - 20:00









Cumalı’nın gezdiği mahallenin gençlerinden birisi gündüzden büyükçe bir kaplumbağa bulur. Sahur vakti hayvanın sırtına birkaç mum yapıştırır, mumları yakar ve Cumalı’nın gireceği karanlık sokağın ucuna bırakıverir. Hayvan yürümeye başlar. Cumalı sokağa girince bir bakar ki kendine doğru yürüyen ışıklar var.
Her Ramazan gelişinde büyük bir mutluluk, biraz hasret, biraz da o günlerin ve güzelliklerin burukluğu kaplar içimi. Yatağın başucuna konan bayramlıklar, yarı uykulu bayram namazları ve elde poşetlerle kapı kapı gezilerek toplanan bayram şekerleri sisler arasından yavaşça geçer gözlerimden ve yüreğimden. Bir de yaz Ramazanları ve davulcular…
Şimdiki Ramazanlarda belki de en sevmediğim şey eskinin güzelliklerinden hiçbir şey kalmamış o Ramazan davulu dedikleri olay. Eskinin Ramazanlarını ve davulcularını anlatırsam bana hak vereceksiniz sanırım.
Çocukluğumun Ramazanlarında Ramazan davulunu ilçemizin daha o zamanlar bir dernek çatısı altında toplanmış müzisyenleri çalardı - ki bunların birçoğu radyo ve televizyon sanatçılığı da yapmışlardır - . Ramazan yaklaştığında güzel bir teşkilatlanma ile mahalleler ve sokaklar paylaşılır, toplanan “ Davul Hakları” da belli bir düzende paylaşılırdı. Her ekipte davulun yanında mutlaka bir klârnet ve bir keman bulunurdu. Yani her ekip küçük bir saz heyeti idi. Çok seyrek olarak tek başına davul çalanlar da olabiliyordu.

Mahallelerin gençleri sokaklarda bunları durdurur, eğer varsa sevdiklerinin kapılarının önlerinde oyun oynarlar, şarkı veya türkülerle ilan – ı aşk ederlerdi. Gençler ya kapı önlerinden ya da pencere arkalarından seyredilir, bir taşkınlık olmadığı için de hiçbir tatsızlık olmazdı.

Arada bir muzip diyebileceğimiz gençlerin şakaları da Ramazanların tuzu biberi olurdu. İki olayı anlatmadan geçemeyeceğim. Herkesin sevdiği iki davulcumuz vardı. İsimlerini değil de lakaplarını bilirdi herkes. Biri Cumalı diğeri de Dumanlı. Gezdikleri mahallelerde elektrik şebekesi şimdiki gibi gelişmiş olmadığı için karanlık sokaklar da vardı. Cumalı’nın gezdiği mahallenin gençlerinden birisi gündüzden büyükçe bir kaplumbağa bulur. Sahur vakti hayvanın sırtına birkaç mum yapıştırır, mumları yakar ve Cumalı’nın gireceği karanlık sokağın ucuna bırakıverir. Hayvan yürümeye başlar. Cumalı sokağa girince bir bakar ki kendine doğru yürüyen ışıklar var. Aklı çıkar adamcağızın. “ Anacım, cinler geliyor” feryadı ile davulu bir tarafa, tokmağı bir tarafa fırlatır ve bağıra bağıra soluğu evinde zor alır. Ramazan boyunca da gece sokağa bile çıkamaz. Davulunu evine gençler bırakır.

Buna benzer ama sonucu tahminlerin tam tersi bir olayı da Dumanlı yaşar. Bir gece gençlerden biri de Dumanlı’yı korkutmayı kafaya koyar. Bir çarşaf geçirir üstüne ve sokağın köşesine saklanır. Fakat Dumanlı sokağa girerken olayı görmüş ve başına gelecekleri anlamıştır. Hiç bozuntuya vermeden köşeye kadar gider. Avını yakaladığını zanneden delikanlı “böööö” sesiyle üzerine atlayıverince de sanki korkmuş gibi “ Git şeytan, git şeytan” diye bağırarak davulun tokmağı ile girişiverir delikanlıya. Eğleneceğini zanneden delikanlının aklını başına getiriverir davul tokmakları. Canı yandıkça “ Dumanlı Aga dur, benim” diye basar feryadı ama Dumanlı dinler mi. Basar tokmağı delikanlıya. Savunması da hazırdır elbette.
Olaydan sonra delikanlı epey komedi konusu olur. Hiç kimse de bir daha Dumanlı’yı korkutamaz. Diğer davulcular da onun sayesinde biraz kurtulurlar korkutulmaktan.
Ne Dumanlı kaldı bugün ne de Cumalı. Sadece güzel güzel anılar var mazi defterlerimizde. Boşuna dememişler “Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer.”

İbrahim AÇILAN

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum